Kalkınma Teorileri

KALKINMA AŞAMALARI -YAPISAL DEĞİŞME

  1. Basit Aşama Teorisi (A.G.B. Fisher- C. Clark)

Kalkınma iktisadının temellerinin atıldığı yaklaşımdır. Basit aşama teorisi ülkelerin kalkınma süreçlerinin hangi aşamalardan geçtiğini ortaya koymuştur. Bu bağlamda Fisher ve Clark kalkınma sürecini birincil, ikincil ve üçüncül sektör arasındaki ayrıma göre şekillendirmiştir.

  • Birincil Üretim -> Tarımsal Ürünler (Tarım Sektörü)
  • İkincil Üretim -> Sanayi Ürünleri (Sanayi Sektörü)
  • Üçüncül Üretim -> Hizmet Ürünleri (Hizmet Sektörü)

Bu yaklaşıma göre her ülke işe önce birincil malların üretimi ile başlamaktadır. Kalkınma ilerledıkçe ekonominin ağırlığı ikincil malların üretimine sonrada üçüncül malların üretimine kaymaktadır.

  1. Rostow’un Büyüme Aşamaları Teorisi (W.W.Rostow)

Rostow’a göre tüm toplumlar aynı yolu izleyerek kalkınma süreçlerini tamamlamaktadır. Bu aşamalar geleneksel toplum aşaması, kalkışa hazırlık aşaması, kalkış aşaması, olgunlaşma aşaması ve yoğun kitlesel tüketim aşamasıdır.

Geleneksel Toplum Aşaması:

  • Kişi başına elde edilen gelir düzeyi düşüktür ve bir üst sınırla sınırlanmıştır.
  • Üretim sınırlıdır ve kaynakların büyük kısmı tarıma ayrılmıştır.
  • Tanım toplam emek gücünün %75’ten fazlasını istihdam etmektedir.
  • Yatırım düzeyi oldukça düşüktür ve üretim yöntemleri değişiklik göstermez.
  • Kaderci zihniyet hakimdir ve siyasi iktidar toprak sahipleridir.

Kalkışa Hazırlık Aşamasındaki Toplum: Geleneksel toplum aşamasından kalkışa hazırlık aşamasına geçiş ülkelerin kendi dinamikleri ile olabileceği gibi dışından gelen şoklarla da olabilir.

  • Sosyal sabit sermaye yatırımlarının ve özellikle ulaştırma yatırımlarının gerçekleştirilmesi ön plandadır.
  • Kalkışa geçmenin ön koşulu altyapı yatırımlarının oluşturulması ve tarım ve ticaretten sanayiye geçişi gerçekleştirecek iktisadi düzeni bulmaktır.
  • Siyasi sosyal ve kültürel yapıda köklü değişimler gerekmektedir.
  • Toprağa dayanan eski elit tabakanın yerine yeni elit tabakanın ortaya çıkması gerekir.
  • Yeni elit tabakanın temel işlevlerinden biri tarımdan sanayiye fon aktarmaktır.
  • Sanayi ve ticaretin gelişmesinde, kar güdüsüyle hareket eden girişimciler önemli rol oynayacaktır.

Kalkış Aşamasındaki Toplum: Rostov’a göre kalkış aşamasının başlangıcında ihtilal, devrim gibi çok güçlü uyarıcılar görülür.

  • Üretken yatırımların milli gelir içerisindeki payının %10 veya üzerine çıkması gerekir. Böylelikle nüfus artış hızını aşan gelir artışı sağlanmalıdır.
  • Yüksek hızla gelişen birkaç imalat sektörünün kurulması gerekir.
  • Bu aşamada gelişmeyi engelleyen direnmeler tamamen yıkılır.
  • Yeni elit sınıfın çoğalmasıyla birlikte özel sektör genişler ve yatırımlar artar.
  • Tarım sektöründe, davranış, zihniyet ve üretim yöntemlerinde köklü değişmeler oluşur.

Rostov’un kalkış aşaması için çok önemli gördüğü kavramlardan bir tanesi önder sektörler kavramıdır Rostov’a göre bir ekonominin tümünün gelişimi, bir anlamda kalkışın gerçekleşmesi ilk süreçte önder sektör olarak tanımlanan sektörlerdeki gelişmelerin bir sonucudur. Önder sektör, ekonomide birinci öncelikle gelişen ve daha gelişim aşamasının başlangıcında çok hızlı bir yayılma göstererek ekonomik yapı üzerinde doğrudan ve zincirleme etkileri ile büyük etkiler yaratan sektördür.

Olgunlaşma Aşamasındaki Toplum

  • Kendi kendini besleyen dinamik bir toplumsal ve ekonomik yapı oluşmuştur
  • Ekonomik faaliyetler düzenli gelişir ve modem teknoloji her alana yayılır.
  • Ekonomik dalgalanmalar beraberinde güçlü ve uzun bir ilerleme süreci oluşturur
  • Milli gelirin yaklaşık %20 si düzenli ve sürekli olarak sanayi yatırımlarına ayrılır.
  • Gelir artış hızı nüfus artış hızından büyüktür.
  • Yeni önder sektörler büyürken, eskileri duraklar.
  • Sanayinin yapısı ağır sanayiden daha sofistike üretim süreçlerine doğru ilerler.
  • İthal edilen mallar artık yurtiçinde üretilir.

Olgunluk aşaması süreci son bulmaya yaklaşırken şu değişmeler görülür

  • İşgücünün, sektörel dağılımı, davranışları ve becerileri değişmiştir. Kentlerin nüfusu artmış ve işgücünün becerisi yükselmiştir.
  • Liderlik özellikleri değişmiştir. Artik alanlarının uzmanı olan rasyonel ve profesyonel yöneticiler iş başındadır.
  • Toplum bir bütün olarak sanayileşmeden bıkmaya başlamış ve sanayileşmenin tek amaç olmadığını düşünmeye başlamışlardır.

 Yoğun Kitlesel Tüketim Aşamasındaki Toplum

  • Yoğun kitlesel tüketim aşamasındaki toplumun yeni önder sektörleri, dayanıklı tüketim malları ve hizmet sektörleridir. ° Kaynaklar gittikçe tüketim mallarına ve kitlesel düzeyde çeşitli hizmetlerin yayılmasına yönelmektedir.
  • Bu dönemde her ülke için aşağıda verilen üç olgu arasında bir tercih dengesi oluşturulur.
  • Refah devleti olmak; çalışma saatlerini azaltmak, sosyal güvenliği arttırmak, gelir dağılımını yeniden düzenlemek.
  • Dayanıklı tüketim malları üretmek ve temel gıda maddeleri tüketimini aşmak
  • Dünya ölçeğinde etkin olabilmek için, dış politika ve askeri üstünlük sağlamaya yönelik plan, hedef ve stratejiler oluşturmak.
  1. Kaldor Büyüme Yasaları (N.Kaldor):

Yapılan araştırmalar sanayinin büyümesi ile GSYiH büyümesi K*arasında yakın ilişki olduğunu göstermektedir. Sanayinin büyümesi ve verimlilik artışı ile GSYİH büyümesi arasındaki pozitif ilişkileri ifade eden kurallara Kaldor Büyüme Yasaları denir.

  1. Kaldor Büyüme Yasası: İmalat sanayinin büyümesi ile GSYİH’nın büyümesi arasında pozitif yünlü ilişki vardır.
  2. Kaldor Büyüme Yasası: İmalat sanayindeki üretim büyümesi ile imalat sanayindeki verimlilik artışı arasında pozitif yünlü ilişki vardır.
  3. Kaldor Büyüme Yasası: İmalat sanayinin büyümesi ile diğer sektörlerdeki verimlilik artışı arasında pozitif yünlü ilişki vardır.

Sanayileşme Sürecinin Deseni (W.S. Hoffmann)

Sanayi üretimini tüketim ve sermaye malları olarak ikiye ayıran Hoffmann, ekonomilerin imalat sanayi yapılarının aynı büyüme desenini yani aynı yolu izleyeceğini savunur.

Tüketim malları sanayileri:

  • Gıda, içecek ve tütün
  • Ayakkabı dahil giyim
  • Den‘ ve kösele ürünler
  • Mobilyacılık

Sermaye malları sanayileri:

  • Demir ve demir dışı metaller
  • Makine
  • Taşıtlar
  • Kimya ürünleri

Hoffmann tüketim malları sanayinin, sanayileşme sürecinde ilk büyüyen sektör olduğunu belirtmektedir. Sermaye malları sanayileri daha sonra ancak daha hızlı büyüyen sektördür.

DUAL KALKIMA MODELLERI

  1. Sınırsız Emek Arzı ile Kalkınma Modeli (W.A. Lewis)
  • Az gelişmiş ülkelerde biri değişim sektörü (modern sektör) diğeri geçimlik sektör (geleneksel tarım sektörü) olmak üzere ikili (dual) bir yapı vardır.
  • Modern kesimde yüksek verimlilik ve yüksek ücretler söz konusu iken geleneksel sektörde düşük verimlilik ve düşük ücretler söz konusudur.
  • Modern kesim ihtiyaç duyduğu işgücünü sınırsız emek arzına sahip geleneksel sektörden sağlanabilir.
  • İşgücü transferi modem kesimde ücret düzeylerinin yüksek olması nedeniyle kendiliğinden sağlanacaktır.
  • Kalkınmanın gerçekleşebilmesi için modem kesimde sermaye birikimine ihtiyaç vardır. Bunun için yatırımı destekleyen tasarruflara ihtiyaç vardır.
  • Az gelişmiş ülkelerde kalkınmayı engelleyen etken tasarruf oranının düşüklüğüdür.
  1. Tarım ile Sanayi Arasındaki Tamamlayıcılık – Kaldor Modeli
  • Tarımın piyasaya sunduğu pazarlanabilir artık çoğaldıkça sanayinin ucuz satın alabileceği yiyecek malı miktarı artar.
  • Bu durumda sanayi sektörü daha fazla tasarruf yaparak daha fazla sermaye birikiminde bulunabilir. Tarım ve sanayi sektörleri aynı zamanda birbirlerine talep yaratmaktadır.
  • Tarımsal malların fiyatı yükseldikçe satın alma gücüde yükseleceğinden bu aynı zamanda sanayi mallarına olan talebi arttıracaktır.
  • Modelde sanayi ve tarım arasındaki ticaret haddi her iki sektördeki arz ve talebin aynı oranda büyümesini sağlayan temel unsurdur.
  1. Harris Torado Modeli Kentsel işsizlik (J.R. Harris – M.P. Torado)
  • Modelde ekonomide kentsel formel sektör ile kırsal sektörden oluşan iki sektör yer almaktadır.
  • Kentsel formel sektörde işçilere daha yüksek ücret ödenmektedir.
  • Kentsel formel sektörde ücret düzeyinin yüksek olması kırsal sektörden kentsel formel sektöre göçlere sebep olmaktadır.
  1. Sosyal Düalizm (J.H. Boeke)
  • Boeke’ye göre az gelişmiş ülkelerde doğulu ve batılı olmak üzere iki farklı sosyal sistem ve değerler sistemi vardır.
  • Doğulu toplum sınırlı ihtiyaçları olan fiyat değişimine duyarsız. riske girmeyen ve spekülatif kar peşinde koşan toplumdur.
  • Batılı toplum ise sınırsız ihtiyaçları olan, fiyatlara duyarlı, risk alan ve normal kar pelinde koşan toplumdur.
  • İki farklı yapının olması nedeniyle aynı iktisadi politikalar uygulanamaz. Bir kesimin lehine olan politika mutlaka diğer kesimin aleyhine olacaktır. Bu nedenle ikili yapıya sahip olan toplumlarda uygulanan iktisadi politikada ikili olmalıdır.

DENGEL VE DENGESİZ BÜYÜME

  1. Büyük itiş Teorisi (P.R. Rodan) Dengeli Büyüme
  • Dengeli büyüme biri diğerlerinin talebini oluşturan çeşitli sektörlere eş anlı yatırımların yapılması ile ortaya çıkacak bir olgudur. Teoriye göre iki sanayileşme yolu söz konusudur.
  • Uluslararası yatırım olmadan kendi kendine yetebilen dışa kapalı Rusya modeli ve uluslararası iş bölümüne giderek dünya ekonomisi ile birlikte sanayileşmedir.
  • Dışa kapalı modelde sanayileşme süreci yavaştır ve temel koşul toplumda düşük yaşam standardı ve düşük tüketim düzeyidir.
  • iş bolümü ile sanayileşmede süreç daha hızlıdır ve toplumsal fedakârlık daha azdır. Uluslararası sanayiye dayalı bir modeldir.
  • Rodan’a göre sanayileşme sürecinde devletin ekonomiye müdahalesi şarttır. Tamamlayıcı ve planlı bir sistem gereklidir.
  • Planlı bir sanayileşme için yatırımların büyük itiş ortaya çıkarması gerektiği ve bunun içinde yatırımların birbirlerini tamamlayıcı sektörlere aynı anda başlatılması gerekir.
  • Büyült iliş başlatmak için yeterli derecede sermaye birikimi gerekmektedir. Az gelişmiş ülkelerin sermaye birikimleri için uluslararası yardımlar önemli bir unsur olmaktadır.
  1. Dengesiz Büyüme (O. Hirschman)

Hirschman’a göre geri kalmış yoksul ülkeler,  dengeli kalkınma teorisyenlerinin öngördükleri gibi bütün sektörlerde eş zamanlı bir kalkınma hamlesini gerçekleştirecek ne sermaye miktarına ne de arz ve talep yönüyle piyasa genişliğine sahiptirler.

Dengesiz Büyüme doktrinin en önemli Hirschman’a göre, azgelişmiş ülkelerdeki gerçek kıtlık, yalnızca sahip olunan kaynakların kendi azlıkları değil, az da olsa bu kaynakları bir araya getirerek işletecek araç ve yeteneğin yanı karar verme mekanizmasının yetersizliğidir. Azgelişmiş ülkeler yeterli kaynaklara sahip olmadıkları gibi, bunlardan ekonomik bir şekilde yararlanmayı da bilmemektedir. Bu nedenle azgelişmiş ülkeler dengesiz büyümek zorundadır.

Bu dengesizlik sürecinde öne çıkarılması gereken endüstriler, diğer endüstrilerde yeni yatırımları teşvik edebilecek niteliğe sahip olmalıdır. Bu durumu Hirschman “ileri ve geri bağlantılar” olarak tanımlamaktadır. Bir endüstrin ileri bağlantısı, bu endüstrinin çıktılarını kullanan yeni endüstrilerin ortaya çıkmasını sağladığı zaman söz konusu olmaktadır. Geri bağlantılar ise bir endüstrinin kullandığı girdileri üreten endüstrilerde yatırımları arttırıcı etkisi olduğunda ortaya çıkmaktadır.

Bir diğer dengesiz kalkınma kuramcısı Paul Streeten’dır. Streeten, dengesiz kalkınmanın belli şartlar altında ilerlemeyi bozmaktan çok canlandırarak teşvik edeceğini söylemektedir. Ona göre denge üzerinde fazla ısrar etmek ve önem vermek, durgunluğu önlemekten çok ona neden olabilecektir.

  1. Kalkınma Kutupları (F. Perroux)

Perroux tarafından iktisadi kalkınmanın bir ülkede her bölgede aynı anda gerçekleşmeyeceği savunulur. Ona göre ülkede başlangıçta belirli bölgeler öncelikle kalkınırken kalkınma kutupları ortaya çıkar. Ancak zamanla bu kutuplar çevreye yayılır ve diğer bölgelerde zamanla kalkınır.

  1. Kutuplaşma Teorisi (G. Myrdal)

Myrdal’a göre kalkınma kutuplarının kalkınmayı diğer bölgelere yayma özellikleri sınırlıdır. Çünkü üretim faktörleri en verimli oldukları ve en yüksek getiriyi sağladıkları bölgede kalırlar. Dolayısıyla bir ülkedeki kalkınma belirli bölgelerde kutuplaşma şeklinde ortaya çıkacaktır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir